KİMLERE ‘hukukçu’ denilebilir? Hukuk diploması olan herkese mi? Başka sosyal ve insani bilim dallarından mezun olup da hukukta otorite haline gelen, hukuku bilgiyle savunan kişilere hukukçu denilemez mi?
Bu konuya dikkatimi Cemil Çiçek çekti. Çiçek, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur, Adalet Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı döneminde “hukukçu” sıfatını hak ettiğini davranışlarıyla göstermiş bir isimdir.
Şöyle diyor:
“Yüze yakın hukuk fakültesi açıldı. Öğretim kalitesi nedir? Sonra elinde hukuk diploması olsa bile hukukun üstünlüğüne titizlik göstermeyenlere hukukçu demek doğru mu?”
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Çiçek’in sözleri çok önemli bir soruna değiniyor. Ben de şöyle yazmıştım:
“Gencecik hâkimlerin ağır ceza mahkemesi başkanı olduğu, birkaç aylık yıldırım stajla hâkim ve savcı atamalarının yapıldığı sistemde böyle zayıf iddianamelerle tutuklamalar yapılması içinize siniyor mu?” (15 Kasım 2017)
Aynı yazımda daha kıdemli, tecrübeli ve birikimli hâkimlerin görev yaptığı istinaf mahkemelerinde ve Yargıtay’da kararların daha dikkatli incelemelere dayandığını belirtmiş, örnekler vermiştim.
Fakat Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin kararları bile kâğıt üzerinde kalabildiğine göre hukukun üstünlüğünden nasıl bahsedeceğiz?
İşte Mehmet Altan hem AYM’nin hem AİHM’nin kararlarına rağmen hâlâ tutuklu... Onun kişisel mağduriyetinden öteye, bu kararlar, emsal niteliğinde olduğu için birçok insanın mağduriyetiyle de ilgilidir. Dahası, hem vatandaşların hukuka güvenini, hem ekonomik ve diplomatik ilişkilerde Türkiye’nin itibarını ilgilendiren ciddi bir sorundur.
HUKUKÇU İHTİYACI
Çiçek, “hukukçu” denilmek için hukuk diplomasının zorunlu şart olmadığını, işte Haşim Kılıç’ın iktisat diploması olduğu halde iyi bir hukukçu olduğunu söyledi. Katılıyorum.
Avrupa Konseyi’nin Strasbourg’da düzenlediği “Anayasa mahkemelerine bireysel başvurularda en iyi örnekler” konulu uluslararası konferansa davet edilen ve bu konuda konuşma yapan hukukçumuz Haşim Kılıç’tı. (6 Temmuz 2014)
Kararlarıyla saygı kazanan hukukçular ülkelerinin itibarını da yükseltirler.
Hukuku üstün tutma kararlılığına ve yüksek hukuk bilgisine sahip hukukçulara büyük ihtiyacımız var.
Teknik hukuk bilgisi yetmez. Çağına göre hukukun önemsizleştiği dönemlerde toplumların nasıl ağır krizlere sürüklendiğini, acıların nesiller boyu devam ettiğini de kavramış olmak lazım.
Hukukçu sıfatını hak edenleri manen ödüllendiren, bu sıfata gölge düşürmüş olanları eleştiren bir kültür geliştirmeliyiz.
BİZİM TARİHİMİZDEN
Bizim tarihimizde çok saygın hukukçular vardır: Cevdet Paşa, Abdülhamid’in yargıya müdahalesine karşı çıkan Adalet Bakanı Abdurrahman Paşa, anayasaya aykırı kanunların uygulanmayacağına Yargıtay’ın karar vermesini daha 1949’da savunan Akşehir Asliye Hukuk Hâkimi Refik Gür, 27 Mayıs yargısını reddeden Yargıtay Başkanı Recai Seçkin gibi...
Osman Bölükbaşı, Demokrat Parti’nin Adalet Bakanı Hüseyin Avni Göktürk’ü baskıcı yasa tasarılarından dolayı eleştirirken ona, “Bu memlekette Abdurrahman Paşa gibi Adalet Bakanları da görülmüştür” diye seslenmişti. (6 Mayıs 1956)
Böyle gerçek “hukukçular”ımızı hem fakülte sıralarındaki öğrencilere, hem yargı görevlilerine tanıtmalıyız; tarihe nasıl geçeceklerine kendilerinin karar vereceğini hatırlatarak.
Kötü örneklerden tarihin nasıl bahsettiğini de hatırlatmalıyız.
Hukuk şuurunun gelişmesi için...
Benim böyle bir kitap yazmaya niyetim var, bakalım başarabilecek miyim.
Yorumlar
Yorum Gönder