Ana içeriğe atla

Herşey Seçimden sonra


TÜRKİYE 24 Haziran seçimlerinden sonra sıkı bir kemer sıkma dönemine girecektir. Kamu harcamaları kısılacak, bırakın vergi indirimlerini, yeni vergi düzenlemeleri gerekecek.

Kolay olmayacak ama gerekli hatta zorunlu.

İktidarın ya da muhalefetin bol keseden vaatlerine bakmayın. Ekonomi hastadır, ameliyat edilmek zorundadır. İyi ameliyat edilir ve dışarıdan para gelmesi için dünyada güven yaratılırsa, ondan sonraki yıllarda keseyi kademeli olarak açmak mümkün olur.

AĞBAL’IN SÖZLERİ

Seçimleri AK Parti kazanırsa, bu operasyonu bugünkü Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın yöneteceğini sanıyorum. Ağbal, bunu yapabilecek liyakate sahiptir. Kabinede ekonomik rasyonalizmin sesi olan Mehmet Şimşek’in ekonomide hayli sıcak geçen bugünlerde suskunluğunun bir anlamı olsa gerek değil mi?

Önce Sayın Ağbal’ın açıklamasındaki en kritik vurgulara bakalım:

“Son dönemde bütçe giderlerini arttıran düzenlemeler yaptık. Bu harcama artışını telafi edecek şekilde kamu harcamalarında aşağı yönlü, dengeleyici tedbirler alacağız... Vergi kanunlarında yeni düzenlemeler yapacağız.”

Çok açık... Geçen sene referandumu, bu sene seçimleri kazanmak için cömertçe açılmış olan devlet kesesinin ağzı seçimlerden sonra iyice sıkılacak...

SIKI PARA POLİTİKASI

Yönetimde istikrar ve rasyonellik olmasının asıl şartı, “kurumlar”ın görevlerini kanuni amaçlarına uygun yapabilmesi, mesela Merkez Bankası’nın bağımsız davranabilmesidir.

Bu açıdan Sayın Ağbal’ın açıklamasındaki şu satırlar çok önemli:

“Maliye politikası, para politikasına destek verecek. Bunun için sıkı maliye politikası çerçevesi oluşturacağız.”

Bunun anlamı, siyasi iktidarın Merkez Bankası’na artık “destek” olmasıdır.

Seçimlerden sonra Merkez Bankası’na faizi indir, piyasaya para sürülsün diye baskı yapılmayacak, aksine “sıkı” para politikası uygulanacak demektir.

MERKEZ BANKASI GECİKTİ

Yaşadığımız iktisadi sorunlar bir kimya laboratuvarı gibi öğretici...

Merkez Bankası, iktidarın faizi indirin baskısına rağmen, aslında mecbur kalarak 23 Mayıs akşamında faizi yüzde 16.5’e çıkarınca döviz biraz olsun sakinleşti, TÜSİAD’dan Tuncay Özilhan ve Erol Bilecik gibi tecrübeli işadamları “herkes bir nebze rahatladı” diye konuştular.

Çünkü Merkez Bankası, gecikerek de olsa bağımsız davranacağı ümidini uyandırmıştı.

Commerzbank analisti Tatha Ghose, MB’nin faiz kararından önce bakın ne diyordu:

“MB geçtiğimiz ay faizi arttırmış olsaydı, Dolar/TL’yi 4.00 seviyesinde sabitleyebilecekken, bu faiz artışını şimdi yapması, kuru ancak 4.30-4.50 seviyelerinde tutabilir.” (23 Mayıs)

MB’nin bağımsızlığının önemini görüyor musunuz?

KURUMLARIN ÖNEMİ

Ekonomiyi başarıyla yönetmiş olan Ali Babacan, MB’nin bağımsızlığını savunurken bakın ne demişti:

“Benim 12 yıldır Merkez Bankası ile ilgili ‘şöyle yapsın, böyle yapsın’ gibi bir ifadem olmadı.” (AA, 17 Ocak 2015)
Bu derecede özen göstermek gerekir MB’nin bağımsızlığına.

Çünkü Merkez Bankaları birinci sınıf uzmanlardan oluştuğu gibi, siyasi değil iktisadi hesapla, iktisadi rasyonalizmle düşünürler. Zaten böyle davransınlar diye bağımsızdırlar.

Benim derdim hukuktur, hukuk devletidir. Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, MB’nin araçsal bağımsızlığıdır. Düzenleme ve denetleme kurumlarının siyaset dışı olmasıdır.

Seçimlerden sonra esaslı bir reform dönemine girilecekse, dünyaya güven verecek düzeyde bu hukuki ilkeleri de gerçekleştirmek zorunlu olacaktır

Yorumlar