Ana içeriğe atla

Yine Dolar Yine Dolar


DOLAR, Euro, hatta yen bile TL karşısında tırmanmaya devam ediyor.

İktisadi analizi iktisatçılar yazıyor.

Ben pek de konuşulmayan iki hususa dikkat çekmek istiyorum: Biri “siyasi kültür” konusudur; mesela dövizdeki tırmanmayı dış güçlerin operasyonu olarak nitelemek...

İkincisi, “kurumsal yapı” konusudur; mesela Merkez Bankası’nın yetkisiyle ilgili tartışmalar.

‘TÜRKİYE ÜZERİNE OYUNLAR’

Döviz karşısında TL’nin değer kaybetmesini “dış güçlerin operasyonu” olarak tanımlayan söylemler özellikle 2015’ten sonra giderek yoğunlaştı. Buna göre, TL’nin değeri iktisadi bir mesele olmanın ötesinde siyasi bir mücadele olarak görülüyor ve kitlelere böyle gösteriliyor.

Etkili de oluyor.

MetroPoll’ün Nisan araştırmasına göre, dolardaki değer artışını “dış güçlerin Türkiye üzerindeki oyunları” olarak görenlerin oranı yüzde 42’dir.

AK Parti tabanında bu oran yüzde 58.5’e çıkıyor...

Bu bulguları tabanın liderlerine inanması olarak da propagandanın etkisi olarak da niteleyebilirsiniz ama durum böyle.

Bizim siyasi kültürümüzde “düşman” kavramını vurgulamak rasyonelliği azaltsa bile büyük motivasyon sağlar.

DÖVİZ VE FAİZ

Aynı araştırmaya göre TL’nin değer kaybını “hükumetin yanlış politikaları”na bağlayanların oranı yüzde 24,8’dir.

Dünya ekonomisindeki olumsuz gelişmelere bağlayanların oranı yüzde 18, Türk ekonomisinin zayıf temellerine bağlayanların oranı yüzde 9’dur.

Tarihte de spekülatörler oldu. Zamanımızda ise dünyada yüz milyarlarca dolar spekülatif sermaye vardır. Hangi paranın daha güvenli ve iyi faiz getireceğini düşünürlerse oraya gidiyor.

İşte bu yüzden iktisatçılar Türkiye’de faizi yükseltmek gerektiğini söylüyorlardı. Çünkü döviz faizden daha önemlidir; sıfır faizle TL bulup yatırım yapacak olsanız bile kullanacağınız enerji, ithal ham madde ve ara mallar dövize bağlı.

Onun için bütün gözler Merkez Bankası’nın üstündeydi, faizi yeterince artırırsa döviz dizginlenir diye.

MERKEZ BANKASI

Dün Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci “ilgili kurumlarımız en doğru hamleyi yapacak” diyor, şu kavramları vurguluyordu: “İlgili kurumlar, mali disiplin, enflasyonla mücadele...”

Bunların hepsi Merkez Bankası’nın yetkisindedir! MB Kanunu’na göre MB’nin birinci görevi enflasyonla mücadeledir, bunun için de “Banka para politikasının uygulanmasında tek yetkili ve sorumludur...” (Madde 4/II-b)

Buna karşılık, Prof. Vural Fuat Savaş hocamızın “Anayasal İktisat” adlı kitabında anlattığı gibi, siyasi partiler özellikle de iktidarlar oy almak için “büyüme”yi sürekli körüklerler, “rant” alanı bu yolda önemli bir faktördür.

Bunu önlemek için Merkez Bankaları bağımsızdır.

ZİHNİYET VE KURUMLAR

Yüksek katma değer ve hızlı döviz girdisi yaratmayan, iç tüketimi körükleyen büyüme politikaları enflasyon ve dövizi körüklüyor.

Dikkat ettiniz mi, ekonomist Nihat Zeybekci açıklamalarında “dengeli büyüme” vurgusu yaptı, faizin indirilmesini ağzına almadı, Merkez Bankası’nı (MB) göreve çağırdı.

Zira iç ve dış ekonomi çevrelerine güven verebilmenin tek yolu iktisadi rasyonalizmle konuşmak ve MB’nin bağımsız olduğu inancını vermektir.

Ekonomide dil ve kurumlar ne kadar önemli, görüyor musunuz?

Siyaset ekonomide de hamaset yapabilir ama “iktisadi rasyonalizm” ve “kurumlar hukuku” Türkiye’nin can damarıdır; bunu hiç unutmayalım.

İşte dün Merkez Bankası faizi % 16.50’ye çıkardı, döviz biraz sakinleşti; siyaset mani olmasa da MB’yi bu kadar geciktirmese, döviz buralara gelmeseydi, değil

Yorumlar