PARTİLERE hatta öncelikle liderlere oy vereceğiz de ne gibi ilkelere oy vermiş olacağız?
Partilerin öncelikleri nelerdir diye baktığımızda iktidar blokunda MHP’nin güvenlik ve terörle mücadeleye, AK Parti’nin ise yine güvenlik ve terörle mücadeleye ve aynı zamanda ekonomik faktörlere öncelik verdiği görülüyor.
Muhalefet partilerinin açıklamalarında ise terörle mücadeleye destekle birlikte hukuk devleti, adalet gibi vurgular dikkat çekiyor.
AK PARTİ VE MHP
MHP Lideri Bahçeli erken seçim açıklamasında büyük tehlikelerin olduğunu söyleyerek “Türkiye’nin 3 Kasım 2019’a kadar dayanması kolay değildir” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerin 24 Haziran’da yapılacağını açıklarken Bahçeli gibi abartmamış fakat şu gerekçeyi vurgulamıştı:
“Gerek Suriye’de yürüttüğümüz sınır ötesi operasyonlar, gerek Suriye ve Irak merkezli olarak bölgemizde yaşanan tarihi önemdeki hadiseler Türkiye’nin bir an önce belirsizlikleri aşmasını zorunlu hale getirmiştir...”
Erdoğan’ın bir vurgusu daha vardı: “makroekonomik dengelerden büyük yatırımlara kadar her konuda çok önemli kararlar” verebilmek için seçimlerin öne alınması. (18 Nisan)
Erdoğan son iki konuşmasında “daha fazla demokrasi, daha güçlü hukuk devleti, daha geniş özgürlük” vurgusu da yaptı.
MUHALEFET NE DİYOR?
Kılıçdaroğlu’nun şu konuşması, partisinin vurguladığı konulara bir örnektir:
“Demokrasinin gücü de varlığı da güçlü bir kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlıdır. Güçler ayrılığı ilkesinin olmadığı bir ülkede seçimlerin sadece bir anlamı vardır: Sandıktan çıkarım, istediğimi yaparım...” (23 Nisan)
Meral Akşener’in şu sözleri:
“Hukukun üstünlüğünü, adaleti tesis edeceğiz. Devasa adalet sarayları yapılıyor, içinde adalet yok. Adalet ölmüş. Eğer adalet olmazsa, hukuk olmazsa demokrasi olmaz. Demokrasi olmazsa yatırım gelmez...” (16 Nisan)
Temel Karamollaoğlu’nun şu sözleri:
“Parlamenter veya başkanlık sistemi; mühim olan kuvvetler ayrılığıdır. Mühim olan yürütme karşısında güçlü bir parlamentonun olmasıdır. Adalet mekanizmasının kesinlikle yürütmenin ve başkasının etkisi altında kalmamasıdır.” (11 Nisan)
Önümüzdeki seçimler için kritik soru şudur: İktidar ve muhalefetin bu farklı vurgularına toplumun cevabı ne olacak?
MERKEZ SEÇMEN?
Evvela çoğumuz için bu vurguların pek de bir önemi yoktur! Duygusal veya ideolojik olarak beğendiğimiz ve öfkelendiğimiz lider ve parti belirleyici oluyor! Sorgulama ve eleştirme gibi rasyonel davranışlar yerine böyle duygusal refleksler önemlidir.
Bu yüzden işte üç muhalefet partisi benzer ilkelere vurgu yapıyorlar ama tek adayda anlaşamıyorlar.
Bunun sonuçlarını sandıkta göreceğiz.
Ayrıca d’Hondt sistemi büyük oy rakamlarını ödüllendirdiği için “ittifak” yapanlar daha avantajlı olacak.
Gelişmiş demokrasilerde de köklü partilerin sağlam tabanları vardır, istikrar için lazımdır da... Fakat gelişmiş demokrasilerde “merkez” denilen genişçe bir seçmen kitlesi vardır ki, izlenmiş ve izlenecek politikalara bakarak davranırlar, bir tür hakemlik yaparlar.
“Merkez seçmen” veya “değişken oylar” denilen bu kesim bizde zayıftır. Kutuplaşma, siyasi yelpazeyi büsbütün katılaştırdı.
Yine de “yeni orta sınıf” veya “beyaz sağ seçmen” denilen böyle bir kitle, bizde küçük de olsa mevcuttur.
Bu seçmen kitlesini önümüzde günlerde tahlil edeceğim. Kim “merkez”den ilave oy alabilirse oranını yükseltebilecektir
Yorumlar
Yorum Gönder