AMERİKA Suriye’ye 105 füze atarak Şam, Hama, Humus, Dera ve Süveyda kentlerindeki askeri ve kimyasal tesisleri vurdu.
İngiltere ve Fransa fiilen destekledi, ilk heyecanlı destek NATO’dan ve AB’den geldi.
İsrail Başbakanı Netanyahu da “İsrail’in tam desteğini” açıkladı, kimyasal silah iddiasından başka, “Esad rejiminin, Suriye’de İran’ın üs kurmasına izin verdiğini” de hatırlattı.
Şimdi Esad çıkıp bu operasyona “Haçlı Siyonist ittifakı” dese nasıl olur?!
Bu Haçlı Siyonist ittifakı bizde muhafazakâr çevrelerden bir kesimin dilindeki ezberdir. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi Haçlı Siyonist ittifakının marifeti olduğu gibi, AB ve ABD ile ne sorunumuz olsa hemen bu ezbere başvurulur.
Böyle bir şey yoktur!
TÜRKİYE VE BATI
İşte Türkiye de Suriye harekâtında Batılılarla aynı safta... Dışişleri Bakanlığı, resmi mesainin başlamasını bile beklemeden sabah 08.40’ta “memnuniyet verici” diye açıklama yaptı. Bunu Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın destek açıklamaları izledi. Hatta Ankara’ya göre Amerika harekâtta gecikti bile!
Ankara, yedi yıldır Esad’la kavgalıdır. Esad’lı bir Suriye’nin YPG’yi Türkiye’ye karşı kullanacağını bildiği için, Esad’sız bir Suriye istiyor; olay budur.
Ayrıca ABD ve AB ile çeşitli konularda ihtilaflı olan Ankara’nın bu konuda Batılı devletlerle birlikte davranmasının isabetli olduğu açıktır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin Rusya ve İran’la ilişkilerini “Batıdan kopmadan” diye tanımladı.
Türkiye’nin Batı ile esaslı güvenlik, savunma, ekonomi, bilim ve teknoloji ilişkileri vardır. Tarihimizde Avrupa’yla ilişkiler daima öncelikli oldu. Tanzimatçıların İngiliz desteğini, Abülhamid’in Alman desteğini almaya önem vermesi, Atatürk’ün Türkiye’yi Avrupalı kurumlara dâhil etmesi, 1945’ten sonra bunun gelişmesi bütün tarihimizi özetleyen devamlılık çizgisidir.
Hukuk ve demokrasi de bu sürecin bir unsurudur.
RUSYA VE İRAN
Rusya ve İran’ın Suriye’de esaslı çıkarları var. Suriye, Rusya için hem Ortadoğu hem Doğu Akdeniz’dir. İran için Suriye Lübnan’daki Hizbullah ile önemli irtibat halkası olduğu gibi Doğu Akdeniz’e giden tek yoldur.
Beşar Esad’ın şahsı olmasa bile dayandığı sosyo-politik ve kurumsal güç Moskova ve Tahran için vazgeçilmezdir.
İsrail’in Suriye’deki Rus üslerinden değilse bile İran’ın Suriye’deki varlığından çok rahatsız olması, bunun önemine dair bir göstergedir.
Putin zaten hiçbir zaman İsrail karşıtı tavır almıyor.
Türkiye’nin yedi yıldır Esad’a ve rejimine karşı çıkması, yarın yeni Suriye için masaya oturulduğunda da Moskova ve Tahran’la ciddi görüş ayrılıklarının olacağını düşündürüyor.
AMERİKA FAKTÖRÜ
Amerika ile Ankara arasındaki temel ihtilaf, Amerika’nın terör örgütü YPG’ye destek vermesidir. ABD basını ve siyaset sınıfı Trump’ı bir Suriye politikası olmadığı, güne göre güç gösterisi yaptığı için eleştiriyor. Etkili Cumhuriyetçi Senatör John McCain, “Esad’ı göndermek için son hava saldırısının yetersiz olduğunu” söylüyor.
Türkiye de bu görüşte değil mi?
Yarınki Suriye’nin teröre zemin oluşturmayacak şekilde nasıl kurulabileceği konusunda Türkiye kurumsal ABD’yi ikna edebilirse “Cenevre süreci”nde elini daha da güçlendirir.
Hülasa, dini olsun veya olmasın dış politikaya ideolojik şablonlarla değil, stratejik analizlerle bakmak lazım. Özetle “Batı’dan kopmadan” çok yönlü diplomasi
Yorumlar
Yorum Gönder