ÖNÜMÜZDEKİ 24 Haziran seçimleri için vereceği oyu kararlaştırmış kitleler var: Bunlar propagandadan, olaylardan, dövizden, faizden etkilenmeden oylarını verecekler.
Bir de henüz kesin karar vermemiş kitleler var. Bunları kazanmak için iktidar peş peşe popülist ekonomi paketleri açıyor, muhalefet popülist vaatlerde bulunuyor.
Sandıktan kim çıkarsa çıksın, acı ilaç içirmek zorundadır ama bu konular maalesef tartışılmıyor. Seçim süreci “ben çok iyiyim, sen çok kötüsün” basitlemesi halinde gidiyor...
Bu seçimlerde ilk defa oy kullanacak olan 4 milyon 800 bin genç seçmen özellikle önemli.
GENÇLERİN İKİ ÖZELLİĞİ
Bu 5 milyona yakın yeni genç seçmen AK Parti iktidarında yetişti. Fakat çok değil, bir yıl önceki referandumda ilk defa oy kullanan genç seçmenler, İPSOS’a göre, yüzde 61 oranında “hayır”, yüzde 31 oranında “evet” dediler.
AK Parti’nin siyasi atmosferini soluyarak, altyapı hizmetlerinden yararlanarak, denetimindeki okullarda okuyarak yetişen gençler niye “hayır” demişti?
Martin Walker’a göre, kitleler propagandayı süzgeçten geçirerek algılar: Bir kısmı değerlerine, beklentilerine, çıkarlarına uygun bularak benimser...
Bir kısmı ise uygun bulmaz, benimsemez.
Gençlerin “süzgeci” anne ve babalarından farklıdır:
- Anne ve babalarından daha iyi eğitimliler, düşünürken okulda edinilen bilgi faktörü daha bir önemlidir.
- İletişime daha açıktırlar, anne ve babadan, mahalleden gelen değerler onlar için tek kaynak değildir. İnternet, okul arkadaşlıkları, üniversitelerde uluslararası öğrenci değişim programları gençleri farklı değerlerle ve davranışlarla tanıştırıyor, mukayese ediyorlar.
ÖZGÜR BİREY FAKTÖRÜ
Böylece “sürüden ayrılmamak, sıkılmış yumruk olmak, kendini adamak, davanın neferi olmak” gibi ‘kolektivite’ değerleri yerine gençlerde özgürlük, analitik düşünce, bireylik gibi değerler gelişiyor.
Frederick Fray 1958’de o zamanki Boğaziçi öğrencilerinde yaptığı değerler araştırmasında yüzde 76 oranında ‘kolektivite’ değerlerinin ağır bastığını görmüştü.
Günümüzde Dr. Aslan Yaman’ın İstanbul’daki üniversite öğrencileri üzerine yaptığı araştırmaya göre, kolektivite değerleri yüzde 46.9 olarak, bireyselci değerler ise yüzde 49.2 olarak görülüyor. Bu tasnife girmeyenlerin orani 3.8’dir.
Yaman’ın araştırmasında Afrin harekâtına verilen yüksek oranlı destek vatanseverliğin her iki kesimde de yaygınlığını gösteriyor.
TÜRKİYE NEREYE?
Parti propagandaları açısından baktığımızda, gençliğe, ideolojik ayırım yapmadan inandırıcı bir dille daha iyi bir Türkiye vaat edebilmek son derece önemli. Gençler için bunun anlamı dünyaya açık, gelişmiş ülkeler düzeyinde özgürlüklere sahip, yargısı bağımsız bir Türkiye demektir.
Buna karşılık propagandanın ideolojik dozu arttıkça kendi tabanını motive eder fakat kapsayıcı ve güven verici olma derecesi düşer.
Arkadaşına haksızlık yapıldığını veya kayırıldığını ya da hocasının mağdur edildiğini gören genç, kendi geleceği için de endişe duyar.
Referandumda gençlerin ve büyük şehirlerin “hayır” demiş olması çok kısaca özetlediğim bu sosyolojiye uygundur.
Bu sosyolojiyi yaratan eğitim, şehirleşme ve piyasa ekonomisi sürecinde elbette ciddi sorunlar var ama geri çevrilemez.
Türkiye’nin yarınlarında özgürlükçü demokrasi, hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, dünyaya açık, rekabetçi ekonomi vardır; başka türlü olamaz
Yorumlar
Yorum Gönder